Gündem Afyon - Haber Sitesi
HV
22 MAYIS Çarşamba 04:43

Siyasetçi - Gazeteci

Kemal Demirkıran
Kemal Demirkıran
Giriş Tarihi : 10-01-2024 00:30


Her ne kadar demokrasilerde, medya dördüncü kuvvet olarak ifade edilse de, dünyanın her yerinde, her ülkesinde iktidar sahipleri ile basın mensupları arasında değişik derecelerde çekişme vardır.  

Basın mensupları iktidarın eksiklerini yanlışlarını bulmaya çalışırken, iktidarda bunları saklamak için elinden geleni yapar.
Demokratik ülkelerde bu çekişme biraz daha az yaşanmakta birlikte dünyanın her yerinde bu sorunlar yaşanmaktadır.


Ülkemizde, iktidarın basına karşı tavrının çekişmeyi aştığını, basına ve medyaya karşı hoşgörünün günden güne azaldığını, baskı ve sansür düzenine döndüğünü görmekteyiz. 1980 öncesi, toplumun çok gergin olduğu dönemlerde dahi basın mensupları iktidar sahiplerine, ya da muhalefet liderlerine istedikleri gibi eleştiri yapabilirlerdi. Ama 22 yıldan beri devam eden AKP iktidarında kolluk kuvvetleri ve yargı, basının üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır. 

Son hafta içinde yaşanmış birkaç olayı hatırlayalım. 

  • Seyhan Avşar isimli bir gazeteci, halka açık mahkeme tutanaklarını yazıya çevirip köşesinde yayınladığı için karakola çağırıldı. Yurt dışına çıkış yasağı konularak salıverildi.
  • Gerçek Gündem gazetesinin yazı editörü Furkan Karabay bir çetenin yargılandığı davanın açık kaynaklarda yer alan tutanaklarını haberleştirdiği için 11 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi.
  • Adalet Bakan yardımcısının telefonuna gelen ve basın mensubu tarafından videoyla kaydedilen torpil listesi ile ilgili haberlere yayınlama yasağı getirildi. 
  • Ulusal çapta yayın yapan TV kanallarına ardı ardına verilen para ve yayın kapatma cezaları hepimizin malumu.


Oysa demokrasilerde basın, halkın haber alma hakkını korumak için görev yapmaktadır.
Bunu anladığımız ve uyguladığımız gün “Muassır Medeniyetler” seviyesine ulaşabiliriz. 


Yazıma siyasetçi ile basın mensubunun birbirlerine bakışını anlatan bir fıkra ile devam edeyim.

“Adamın biri, kır koşusu yaparken havada uçan bir balon alçalarak yanına yaklaşmış, yere vurup birkaç kez zıpladıktan sonra tekrar havalanmış. İçinde birkaç adam, dehşet içinde balonun sepetine sıkı sıkı tutunmuşlar.

Adamlardan biri, koşu yapana seslenmiş, “Beyefendi, rüzgar nedeniyle yolumuzu kaybettik, bize nerede olduğumuzu söyler misiniz?”
Koşucu, balondakilere bakmış, “Yerden 20 metre yükseklikte, bir balonun sepetinin içindesiniz” demiş.
Balondaki bozulmuş biraz ve “Beyefendi siz gazeteci olmalısınız” diye seslenmiş bu kez.
Evet” demiş adam, “Gazeteciyim de nasıl anladınız?”
Balondakilerden biri, “Verdiğiniz bilgiler kesinlikle doğru ancak bir işe yaramıyor” deyince, koşucu “Sizler de siyasetçi olmalısınız” diye karşılık vermiş.
Evet öyle” demiş balondaki adam, “Siz nasıl anladınız?

Yoldaki gülmüş; “Yola çıkarken hava koşullarını bilmiyorsunuz, balonu uçurmayı bilmiyorsunuz, nereye geldiğinizi bilmiyorsunuz, nereye gideceğinizi bilmiyorsunuz. Üstelik içinde bulunduğunuz durumdan dolayı beni suçluyorsunuz.”

Bizler için uğraşı veren, hepimizin mutluluğu, hepimizin geleceği için doğrulara ulaşmamız için emek harcayan tüm basın mensuplarının 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutluyor, çalışmalarında başarılar, siyasetçiler için ise biraz hoşgörü diliyorum. 
 

YORUMLAR
Afyonlu 4 ay önce
Basın mensubu doğru haber yapmak zorundadır. Yalan haber yaparak basın mensubu kılıfı arkasına sığınmamak gerek. Siyasetçide doğru olmalıdır. Vereceği sözü önce düşünmeli yapılabileceği kesinse söz vermeli. Günümüzde genellikle ikiside yapılmıyor. Ne basın mensubu doğru haber peşinde nede siyasetçi verdiği sözleri tutabiliyor.